30.05.2008
Bay Ğ kumsalda, kayaların arasına sokulmuş oturuyor. Güneşten korunmaya çalışmadığı kesin. Cildi güneşin işleyemeyeceği kadar sağlam görünüyor. Yanına yaklaşınca anlıyorsunuz; koyu renkli ama yumuşak.
Ona sigara ikram ediyorum. Can sıkıntısından sokulmuş kayaların arasına. Aslında konuşmaya ihtiyacı varmış.
Konuşurken sigarayı unutuyor. Ne kendi içiyor ne de ben içiyorum. Sigara, eriyip gidiyor. Rüzgar da yok oysa.
Dinliyorum, gülümsüyorum.
'Görüşürüz' diyorum. Onu bir daha görmeyeceğimden emin...
İçmediği sigara için teşekkür ediyor.
Arkamı dönüp gidiyorum.
 
posted by deniz at 1:33 ÖS | Permalink | 2 comments
İki gün önce burayı kendimle savaşımı sergilediğim bir alana dönüştürmek üzereydim. Aylar, seneler öncesinden bazı anlar beynime üşüşüverdiler. Öfkelendim. Öfkemi kağıtlara kustum.
Ben bunlarla uğraşırken, yan koltukta oturan kadının kucağındaki bebek bitmek bilmez bir ağlama krizine tutuldu. Kadıncağız ne yaptı ne ettiyse geçiremedi.
Bir süre sonra çikolatalı kekin yardımı ve Sundance yollarında olmanın hazzıyla sevgi topuna dönüşüp dolmuşun içinde birkaç tur attım. Öyle hızlıydım ki zikzaklar çizerek, kimseye değmeden, camlara çarpa çarpa, önden arkaya, arkadan öne sekiyordum.
Bebek sustu.
Ormana kavuştum.
 
posted by deniz at 8:48 ÖÖ | Permalink | 0 comments
28.05.2008
deli doktoru deli doktor ve hastası

sundance
 
posted by deniz at 4:45 ÖS | Permalink | 0 comments
22.05.2008
*dün*
n'olucak?
ne n'olucak?

gitmeden gelemem(?)
 
posted by deniz at 8:57 ÖÖ | Permalink | 0 comments
17.05.2008
D: Eyvah, insanlar geliyor.
A: Onlar insan değil, Rus.
 
posted by deniz at 8:33 ÖÖ | Permalink | 0 comments
4.05.2008
karşımda lpn ve yi. oturuyorum, pek konuşmuyorum, çoğunlukla dinliyorum.
 
posted by deniz at 10:30 ÖS | Permalink | 0 comments